12 Ağustos 2012 Pazar

Can Baba

Bugün, Can Yücel'in ölüm yıldönümü. Ama baba şaire mezarında bile rahat vermediler. Biliyorsunuz, mezarındaki Mehmet Aksoy'un yaptığı heykeli "Şarap döktüler, dinimizce şöyledir böyledir" diye kırıp parçalamışlardı bazı vandallar. Dinimizde bunlar sevapmış gibi.

Buna çanak tutanlar da sakalını sıvazlayarak sevindi mi acaba? Adamın mezarını parçaladılar; bu mu dinimizde ölüye saygı, bu mu ebedi istirahatgaha reva görülen muamele? İnançlara hakarete cevabınız, o hakaretten beter çok affedersiniz. Sinirleniyorum sordukça, asabım bozuluyor.

Üstüne de "ilgili" yerlerden ne bir özür ne bir kınama... Huzur bulmak için vasiyet ettiği yere gömüldü, yine de rahat bırakmadılar koca çınarı.

Şairin eşi de sineye çeker gibi olmamak için yenisini yaptırmamış ama küskünlüğü nedeniyle bu sene ziyarete açmamış Datça'daki evi. Haksız mı? Bence değil. Konuyla ilgili bir yazıyı şuradan okuyabilirsiniz. Can Dündar ayrıntılarıyla yazmış.



Bense, sevdiğim bir şiirini kondurup gideceğim. Huzurla uyusun Can Baba.

Seninle Yaşlanmak İstiyorum

"Seneler geçsin, sen beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,
Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….

Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.

Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,
Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutlu da olsa,kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.

Saçlara düşünce ya da gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,her sabah cinayetle uyanılmayan,
Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,
Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı her şeyde"

2 yorum:

  1. Yazınızı okuyunca Can YÜCEL'in ölüm yıldönümü olduğunu hatırladım.

    Daha önceki yıllarda şairimizin isteği üzerine büyük şenliklerle kutlanırdı ölüm yıldönümü. Hemen bir kaç arkadaşımı aradım Eski Datça'da oturan, 'Rahmetlide Eski Datça'da otururdu', hiç bir etkinlik yapılmayacak dediler, zannedersem ramazan ayına geldiği için güzel etkinlikler yapılmadı.

    Ramazana denk gelmeyen günler geldiğinde gene yapılır etkinlikler, hacı, hoca, vandal, yobaz seyreder bizi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ("Ölüm yıldönümü kutlaması"ndan ziyade) Can Yücel'i anma etkinlikleri, ramazana denk geldiği için iptal edilmedi büyük ihtimalle. Yazıda da bahsettiğim gibi, bazılarının yönlendirmesiyle gaza gelen vandalların Can Yücel'in mezarını parçalamasına ve yetkililerin de buna karşı hiçbir şey yapmamasına gösterilen bir tepki bu; haksız da değil. Benim gözümde mezarı parçalamak, affedilecek bir şey değil. İğrenç bir davranış, büyük saygısızlık. Sebebi, savunması hiçbir şey olamaz.

      Bence bu iğrenç vandallık olmasaydı, ramazana denk gelse de etkinlikler yapılırdı; yapılmalıydı. Ramazan ayına denk gelen eğlencelerin sadece Karagöz-Hacivat gösterisi, ilahi dinletisi vb olmaması gerektiğini düşünüyorum, Can Yücel'i anma etkinliklerinde "İlla içkinin dibine vurulacak, alkol alınmazsa zinhar bu anma olmaz" gibi bir şart koşulduğunu da sanmıyorum...

      Sil