25 Aralık 2013 Çarşamba

Biri konuşunca aydınlık oluyor

Ercan Kesal'ın yazdığı şeyler, bazen ta içimde bir yerlere kıymık batırıyor. Şu yazısını okuyordum dün akşam, sinema ile ilgili gibi görünebilir ama aslında çok basit ve üzücü bir şeyden bahsediyor. İnsan, hayata pamuk ipliğiyle bağlı. Evet evet, bunu hepimiz biliyoruz ama aklımıza getirmek istemiyoruz. Ve bazen insan kendini sınırda/arafta hissediyorsa, ondan esirgenen basit bir bakış ya da gülüş bile her şeyden vazgeçmesine neden olabiliyor.  Evet, bu kadar basit. Çok üzücü ama öyle. Yazının vurucu kısmı, ikinci paragraf.

“Mouchette” Fransız yönetmen Bresson’un başyapıtlarından biridir. Filmde, 15 yaşında bir genç kızın yoksulluk ve acılar içindeki hayatı anlatılır. Filmin final sahnesinde Mouchette intihar etmek için bir göl kenarına gider. Suya atlayarak boğulacaktır. İlk denemenin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra etrafa bakınırken, yoldan geçen bir traktör görür. Traktörü kullanan çiftçiye kırılgan bir şekilde elini kaldırarak selam verir. “Hayata tutunma isteğinin küçücük de olsa bir karşılığını bulmak istiyordur, bir merhamet ifadesi…” Çiftçi selamı gördüğü halde karşılık vermeden geçer gider. Mouchette intihar eder. 

“Mouchette, hayatımızdaki en büyük acımasızlıkları, vurdumduymazlıkları sadece “kötü” insanların değil, aynı zamanda normal hayatlarını yaşayan “iyi” insanların da yaptığının; yaptığımız ya da yapmadığımız küçücük şeylerin bir insanın hayatında yaratabileceği devasa etkileri görmek konusundaki körlüklerimizin yüzümüze vurulmasıdır.

Bu yazıyı okuyunca yüreğim sıkıştı. Sonra koltukta akşam sefası yapan Dobi van Kenobiy ve Yoda von Kanola'ya baktım; birazcık iyi geldi.

Millet Ebru Gündeş'i alkışlamış dün geceki yarışmada, eh, milletçe ne halt edeceğimizi şaşırdığımız ortada. Mağduriyet edebiyatı bu kadar kirletilebilir, ucuzlatılabilir.  Neyi alkışlıyorsunuz, kime acıyorsunuz? Üzülmeniz gereken şey bu mu, milyonlarca doları cebe indiren birinin karısının gözyaşları mı? Jetler, yalılar, elmaslar... gitti gider tabii. Yüreği kocaman Acun'muş, peh. Yazık yahu, ayıp. İnsanların bu halini görünce bazı şeylere dair umudum iyice kırılıyor.




6 yorum:

  1. Ben de sabah otobüsle işe giderken düşündüm.Acaba ben miyim üzülecek halde olan.Kafam cama yapışmış , dolmuş parasını bile uzatamıyorum , elimde de ay sonu olduğundan taze fasulye dolu bir kap.
    Yoksa Ebru Gündeş mi ? Dün akşam ki programa bile özel arabasıyla gelen Ebru mu ?
    Hayır niye alkışlandı ve destek olundu onu da bilmiyorum. Enteresan tabi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorulacak soru çok tabii... Çocuğu donarak ölen, deprem sonrası konteynırda yaşamaya çalışan insanlar varken; milyonlarda doları olan, onu da nasıl bulduğu ortaya çıkınca birden "mağdur" olan, jetlere-mücevherlere-yalılara boğulmuş birine acımamız abesle iştigal.

      Sil
  2. "Yavaş yavaş delirdim hiç kimse farketmedi" diye not bırakıp intihar eden sevgili İpeği aklıma getirdi bu yazdıkların....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen o kırılgan insanların içinde kopan fırtınaları ne yazık ki kimse fark etmiyor... Belki bir işaret veriyorlar ama görmüyoruz, duymuyoruz. Fark edilse kurtarmak mümkün olur belki, bilemiyorum. İntihar konusundaki düşüncelerimden emin olamıyorum bazen. O kişi kararlıysa yapacak pek de bir şey kalmıyor geriye galiba. O gencecik avukat da kim bilir nasıl o raddeye geldi, ruhu şad olsun.

      Sil
  3. Yazdıklarınızın tümüne katılıyorum. Bizde bu mağduriyet sevdası oldukça çalanların sırtı yere gelmez.Niye alkışlandı sorusuna gelince ? TV leri seyredin, oraya katılanların birer şov maymunu olduğunu göreceksiniz.Düşünmeyen toplum böyle şeyleri alkışlar işte. İbrahim Tatlıses de Reza hayırseverdir demiş.E benden çalınanı bana sadaka vermesi hayırseverlik değildir ,ama kimse bunun farkında değil.Sadaka kültürü almış başını yürüyor. Hayırsevermiş.Ebru Gündeş'in ağzından Allah kelimesi düşmedi.Pöhhh ya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar komik ki bu olanlar, milletin bu hali. Yani kıçından donunu çalanı alkışlamak gibi bir şey bu. TV'leri pek seyretmiyordum, bu videoları da bu kadar dile düşünce izledim; hakkaten çok acayibiz. Hayırsever kelimesinden de tiksindirecekler insanı, Acun tabii ki programının reytinginin peşinde. Ebru Gündeş'in evde ağlamasındansa, programa çıkmasını elbette tercih eder. Şıracı-bozacı durumları yani.

      Reza beyfendi kimden aldığını kime vermiş, öte yandan benim bildiğim hayırseverlik reklam aracı olarak kullanılmaması gereken bir şey; o bile dile düştü: "Çalıyor ama dağıtıyor da, bak bak..." İbrahim Tatlıses kendine baksın ayrıca. Höf, sinirlendim yine ha.

      Sil