16 Mayıs 2010 Pazar

Aldım elime kırbacı, yine aşınca dilin boyu boyumu

Üstümden kamyon gibi geçen nasıl bir hafta yaşadıysam, nasıl yorulup sıkıldıysam, hiç yazamadım buraya. Tüm hafta boyunca tek bir yazı. Tüüü! Şimdiyse çamaşırlar makinede dönüyor, ben de kanepemde. Başka? Bir de romantik komedi DVD'si. Ben de böyle kafa boşaltıyorum esteban. Yorgunum, gelme üstüme. İbiş kuaför de saçımın içine etti zaten!

İnsanlara iyilikle, nezaketle, insanlıkla bir şey yaptırılmaması, onlardan saygı görmek için illa "sert" olmak gerekmesi ne kötü. Yeni işyerindeki "yeni" insan olunca bu, daha iyi anlaşılıyor. Herkese alışmaya, herkesi tanıyıp anlamaya, çözmeye çalışıyorsun; insan gibi, nazik, kibar davranıyorsun. Ama bunu salaklık, eziklik, zayıflık olarak algılıyorlar. Böyle davranınca iş yaptıramıyorsun. Her haltı kişisel algıyıp aptal alınganlıklarıyla, işi yapmamakla intikam aldıklarını sanıyor salaklar. 

Bakıyorsun ki hepsinin elinde kırbaç, diller pabuç kadar, eller bellerinde; istemeye istemeye sen de çıkarıyorsun kırbacını, basıyorsun kalayı. Bir bakıyorsun tısss, ortalık sütliman, saygı had safhada. Bu muydu yani? Şarlayınca, sert davranınca mı adam yerine koymaya başlıyorsunuz? Hakkaten çok acayip. Kendimi ayı terbiyecisi gibi hisssetmekten ben utandım, koskoca insanlar ayı yerine konmaktan utanmadı. 

Eh, madem istediğiniz bu, madem yeniyim diye bu muamele; açtım ağzımı yumdum gözümü ben de, o zaman adam yerine koymaya başladınız. Şikayetiniz mi var, yönetime gidin, yetiştirmekle kalmayın, hatta benden de selam söyleyin. Korkan, sizin gibi tabansız olsun! Eh, bundan sonra böyle, göreceğiz el mi yaman bey mi yaman! Size insanlık yaramıyor demek ki kokonalar, bu muameleden anlıyorsunuz demek ki züppe kokoşlar. Bizde her yol var ablacım, seç beğen al!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder