Günübirlik şehirdışı seyahatler bana göre değilmiş. Sabah Ankara'ya git, toplantıya gir, zar-zor öğle yemeği ye (neyse ki dışarı kaçabildik, kovaladıkça kaçtığım tavuk döner yediremez bana kimse, üzgünüm. tiz şirket menülerinden çıkarılsın), haldır huldur havaalanına yetiştiril; Ankara-İstanbul arasından uzun süreyi Cuma akşamı trafiğinde taksinin içinde geçir. Oyh!
Beypazarı kurusu görsem de alsam diyordum; kendim yorgunluktan kuruyup geldim. Şoför amca pek tatlıydı, "Siz istediğiniz zaman söyleyin, ben size alırım Beypazarı kurusu" dedi. Oy kıyamam kibar insan...
Şimdi de Bozcaada-Gökçeada sofralarında otlar, zeytinyağlılar, balıklar, ahtapotlarla mezelere yumulan, şarapları hüpleten Vedat Milor'u izliyorum. Kıpraşasım yok, bergamutlu akide şekeri kıtlatabilirim ama. O ka enerjim kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder