İstanbul'a dönüş acılı oldu. Yok, adamın birinin uçakta cam kenarındaki yerimize oturmuş olması ve kalkmakta direnmesinden değil; sabah trafiği ve işe gelme kısmında... Yoksa adamı host'a havale etmekte gecikmedik.
İzmir'deki 2 gün ise çok güzeldi. Aile saadeti, akabinde İzmir'deki arkadaşlarla çok güzel bir akşam geçirdik. En son gecenin bir yarısında abim Atakent'in bütün kedilerine pisi pisi diyordu! Hepsi fotoğraflarda mevcut! Rakı dubleleri arttıkça muhabbet koyuldu, keyifler katmerlendi. Bir de ben Rokka'nın kahve yanında ikram ettiği vişne likörüne bayıldım.
Pazar günü ise Kemalpaşa yakınındaki Kazak Vadisi Kımız Çiftliği'ne gittik. Kımızdan hiç hoşlanmıyorum ama bey beğendi. Benim olayım daha çok Özbek pilavı, Kazak mantısı ve çiğ börek benzeri börekleriydi. Binmek için pek uysal atçıklar da vardı, lakin kıyamadım.
En ilginç kısım, bilge görünümlü Kazak teyzenin otağ ve Kazak kültürü hakkında anlattıklarıydı. Feng Shui ve şamanizm, baş roldeydi. Kımızın faydaları dışında, otağda hiç kenar/köşe olmadığı için negatif enerjinin barınamamasından, otağın nasıl ince matematiksel hesaplarla kurulduğuna dair bilgiler, içinde nasıl bir düzende oturulduğu hikayesi ilginçti. Kız çocukları da baş köşede oturtulurmuş misal. Neden? Evde misafir sayıldıkları için. Eğlenceli de bir site yapmışlar, tam da şurada.
Çiftlikten sonraki durak ise Nazarköy. Envai çeşit nazar boncuğu... Rengarenk.
Böyleyken böyle... Bu arada, iyi ki doğdun canım benim. Mutlu yıllar! Sürprizler? Bitmedi :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder