11 Aralık 2011 Pazar

Ada-mada



Bir hafta sonunu daha itinayla yemiş bulunmaktayız sanırsam. Cumartesi, eve gelen ablayla temizlik macerasına atılıp tozları kirleri savmakla, akabinde çok affedersiniz kıç-baş ağrısıyla geçti. Abla kapıdan biz bacadan... Akşama AVM hengamesi, alışveriş hadisesi; oradan çıkışta büyük teyzenin aşure ısrarına maruz kalış ve gece eve dönüş. Ki bana herhangi bir tatlı için ısrara asla lüzum yoktur, lakin bey aşure sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Ailemiz adına mecburen ben afiyetle yedim, mes'udum.

Yaşlı ve yalnız yaşayan insanlar tek başlarına olmaktan sıkılıyor ve konuşacak birilerini arıyorlar. Bunun bahanesi de "Şunu yaptım gelin, bunu pişirdim siz seversiniz". Halbuki tek istedikleri, iki çift lakırdı etmek. Hepsi o. O da ya hastalık, ya da (şanslıysak) eski İstanbul günleri, güzel anılar...

Bugünse şöyle gelişti olaylar: Evde pazar kahvaltısı sonrası ada ziyareti, ardından eve dönüş. Hava bulutlu ama puslu değildi. Cam gibi pırıl pırıl, net görüntüler... Bir bütün bayatlamış kepek ekmeğini martılara dağıttım vapurdan. Üşüştüler. Ada ise kışın pek hüzünlü. Terk edilmiş gibi. Eve geldik, Ikea istediklerimizi getirdi. Bey, onları kurmakla; oğlanlar da sanki anlarmış gibi kara ve ıslak burunlarını her yere sokmakla meşgul. Matkap çalışınca kaçıştı topaçlar. Neyse, çaya misafir geldi; kurabiye ve muhabbet zamanı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder