Bu sabah, gördüğü rüyayı hatırlamadığını söyleyince sevgili, yıllar önce gördüğüm bir rüya geldi aklıma. Beni korkutması şu sebeptendi, fazla gerçekti! Hala unutamamam, bundan.
Rüyamda kendimi metro istasyonunda yerde yatarken görüyorum. Gece. Ama sanki ben başka biri gibiyim. Etrafta kimsecikler yok. Yerde yatıyorum ve kendimin yanına geldiğimde (ya da kamera geldiğinde, ne bileyim), karnımın kanlar içinde olduğunu görüyorum. Sanırım bıçaklanmışım. Kıvranıyorum ama gıkım çıkmıyor. Bağır, inle, çığlık at; bir şey yap yani! Yok!
Ve o an, çok tuhaf bir şey oluyor, karnımdaki acıyı, kanın dışarı akışını, o ıslak sıcaklığı hissediyorum. Gerçek gibi! Yavaş yavaş enerjim bitiyor, halsizleşiyorum. Çok ama çok acayip bir his... Rüyanın geri kalanını çok da hatırlamıyorum. Yok, yatağa işememişim. Islaklık o değil yani. Hiç bıçaklanmamış biri olarak, o an'ı o kadar gerçekçi hissetmem acayip zaten.
İşin ürkütücü kısmı, bir Japon'la evlenip Japonya'ya yerleşen ve uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşımın, rüyayı görmemden birkaç gün sonra beni aramasıyla başladı. Rüyasında beni gördüğünü, her şeyin yolunda olup olmadığını sordu. Endişelenmiş, belli. "İyiyim, nasıl gördün rüyanda?" Başlıyor anlatmaya.
"Eşimle metrodayız. Vakit gece yarısı. Metro terk edilmiş gibi. Yerde yatan birini görüyoruz. Yaralı gibi. Yanına gidiyoruz, bir bakıyorum sensin! Karnından kanlar akıyor!" Gulp...
Tırssss! (Burada gerilim filmlerindeki davul sesleri duyulur fonda)
"Sonra seni hastaneye götürüyoruz, ama gelmek istemiyorsun. 'İyiyim ben' deyip duruyorsun. Zorla gidiyoruz. Acil serviste bir bakıyoruz, gitmişsin! Böyle bize yabancı gibiydin. Çok acayipti."
Eh, bundan sonra bir süre metroya binmekte tereddüt edişimi anlamak pek de zor değil!
Bir de sürekli, defalarca gördüğüm ve aklımda yer etmiş bir rüya vardı, o da başka bir yazıya artık... Bugünlük bu kadar esrarengiz cuma sosu yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder