Yol boyunca çeşitli kediler dikkatimizi cezbetti. Bazılarını cebe atıp götürmek istesem de, yapamadık... O'nun yerine (bu kadar çabuk hem de) başka tekir koymak ne mümkün.
Mola yerinde salıncakta yalanan sarılı beyazlı kız, yine aynı yerde salınan sarman, Koçtaş'ta sümbül seçerken karşımıza çıkan yavru tekir... Algıda seçicilik mi? Belki de. Gerçi bizim algı, her daim kedilere açık...
Salıncakta sabah temizliği... |
Öyle esneğim ki! Adım Nadya olabilir. |
Ee temizlendik o kadar, mama vir? |
Mola yeri sarmanı Boşver prizi, beni al? |
Gitme be?
Pek bir özlemişler, bütün akşam sarmaş dolaştık. Fular gibi sarıldılar boynuma sağlı-sollu, bırakmadılar. Hep beraber okuduk gazeteleri. Gırıldayan fular, nefis.
Eh, arkadaş kahvesi, hasta teyze ziyareti, ızgarada çipura, kanepede gazete keyfi derken hafta sonu da bitiverdi. Tam toparlanmışken, pazar akşamı hapşırıklarla gripte 2. tura döndüm, bedbahtım...
Yığılmış maillere bakarak, haftaya hazırlanmaya çalışalım bakalım.
Gübre lazım mı, bak sormam bi daha valla.
ahahahhahahh, sinirlerim bozuldu, alıvereydiniz gübre yahu, her zaman lazım.
YanıtlaSilbenim oğlanlar yeterince gübre üretiyor, ne para vericem ayol?
YanıtlaSil