9 Ekim 2011 Pazar

Biten yaza ağıt

Cumartesi, şahane güneşli bir gündü. Nedense gazete ve televizyonların sağanak yağış öngörüsüne inanmak istemedim. Nefis Van kahvaltısı, veteriner ziyareti derken aile ziyareti için yola çıktık. Yazdan kalma bir gün, deli sıcak. Sonmuş meğer. Bileydim bu kadar şikayet etmez, paçasına yapışır bırakmazdım. Kış geldi mi gerçekten? Öyle görünüyor. Pöh.

Yolumuzu gözleyen aileyle hasret giderip 2 güne sığmayacak kadar çok şey yedikten sonra bugün yağmura uyandık. Meteoroloji haklı çıktı nalet olsun ki. Beyin yeğenleriyle hamurdan bir şeyler yapmaya daldım, neredeyse maaile uğraşıp tepsi sergisini ziyaret bile açtık. Ehm, ben çocuklardan daha çok oynamış bile olabilirim. Serginin son halinde köpek niyetiyle yapılmış bir karıncayiyen ve bir ejderha da da vardı ama onları çekmeyi unutmuşum. Neyse.


Anne ise neredeyse bütün kışlığımızı yığdı arabaya. Fındıktan üzüm suyuna, marmelattan turşuya... Browni, aşure, mısır ekmeği, karalahana da cabası. Güzel bir 2 günden sonra yine başlıyor hafta. Başlamasa eyiydi. Obi ilaçlı mamayı yedi, yine yapıştı bana. La olm, acık huzur ver... (Ama aksamıyorsun, çok mesuduz. Ve Yoda, seksek kardeşinle ilgileniyoruz diye küsme, seni de seviyoruz. Salonda olduğumuz halde yokuz sanıp çalışma odasının kapısında ağlasan, kedi belgeselini bizden daha ilgili izlesen bile...)

Yağmurlu günler başladı madem, yeni keşfimiz Leslie Feist'tan gelsin yaza ağıt. O arada ben de, anneyle babanın 40. yıl  hediyesini tamamlayayım. (Belki pastırma yazı bis yapar?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder