Metis 2012 Ajandası, Sf. 167
"Çeklerin aynı anda sempati, üzüntü, pişmanlık ve tanımlanamayan özlem anlamına gelen litost diye bir sözcükleri vardı. Milan Kundera'ya göre litost 'açık bir akordeon kadar sınırsız bir duyguyu' ifade ediyordu; sözcüğün ilk hecesi uzun ve vurgulu okunduğunda 'terk edilmiş bir köpeğin iniltisi'ni andırıyodu. (Svetlana Boym, Nostaljinin Geleceği`) (bu da pek iç burkucu bir sözcükmüş)
Sf. 175
"yiyuan (Çince) bir insanın son, gerçekleşmeyern arzusu." (ay, yazık ama ya)
Sf. 145
"Korkunun sonu yok: ablutofobi yıkanma korkusu (belediye ilaçlamaya gelir sonunda); afefobi dokunma ya da dokunulma korkusu; ambulofobi yürüme korkusu (ayağı kırıp 2 ay yatınca oluyor bu); amomaksiafobi otomobilde sevişme korkusu; apeirofobi sonsuzluk korkusu; aserofobi ekşi korkusu; barofobi yerçekimi korkusu; ginefobi kadın korkusu; kalliginefobi güzel kadın korkusu; kerofobi neşe korkusu; optofobi gözlerini açma korkusu; otodisomofobi kötü kokma korkusu; selenofobi ay korkusu (Selen isimli bir kız tarafından terk edilme korkusu derdim ben erkek olsam)"
Sf. 143
umu-küsü (Azerice) birisinden içten içe bir şey umup beklentinin boşa çıkması durumunda o kişiye küsme (ahaha, tipik başak burcu default hareketi)
Bugünlük bu kadar sayın seyirciler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder