Bir de hakkaten ruh sağlığı bozuk kişilerin bu araçlara (metrobüs olur dolmuş olur) binmemesi gerektiğini düşündüren şeyler oluyor. Misal şöyle:
Dolmuşa bindim. Tek boş yerin yanında, arka ayaklarını boylu boyunca koridora uzatmış sevimsiz (olduğu her halinden belli) nalet bir kız oturuyor. Mecburen oturdum yanına. Tüm camlar kapalı, içerisi hamam. Çıkardım yelpazemi (He, Bülent Ersoy'um ben), hafifçe sallamaya başladım.
Nalet kız dürttü omzumu, kulaklığı çıkardım ve aramızda şöyle bir diyalog gerçekleşti:
Ben: Efendim?
Sevimsiz: Yavaş sallar mısınız şunu?!
B: Mesela ne kadar yavaş, istediğiniz özel bir hız var mı?
S: Homur homur (Yeminle hiç anlamadım bu kısmı)
B: Yavaş sallayınca serinletmiyor bu, biliyor musunuz?
S: Homur homur...
Taktım kulaklığı, sallamaya devam ettim elimdekini. Sanırsın yelpazenin cereyanından ölecek! İneceğim durak yakın olsa yelpazeyi kapatıp ağzına ağzına vurur, kaçardım koşarak. Şu alttaki tam ağza vurmalıkmış misal.
Bu meyve tabağıymış gerçi, olsun. |
ah ah ah... halbuki ben olaydım yan koltukta "kendinize müslüman olmayın azıcık bana doğru da sallayın" olurdu duyacağın cümle... ama O'nun fönlü saçları uçuşlanır, kahküllerinin telleri karışır aplasııı :P
YanıtlaSilyaa işte insanoğlu böyle nankör! yok, fönlü falan da değildi. kadın güreşçilere benziyordu daha çok :)
YanıtlaSil