21 Eylül 2010 Salı

Salı ıslanır

Kabus görmekten hoşlanmam, hele kabuslarla uykumun defalarca bölünmesinden hiç... Bir de kabus görünce uykudan sıçrayarak uyanıp nerede olduğumu kestiremediğim o birkaç saniyelik an, ne fenadır... Resmen sersemliyorum.


Yağmurlu, kapalı havaları da pek sevmem. Kasvetlidir benim için. İçim daralır. Keyfim kaçar. Şehirde olanını pek sevmiyorum ya da. Şöyle kırda, deniz kenarında olsa... Neyse, bilemedim.
















Ve salyangozlar... Onları da pek sevdiğimi söyleyemem. Küçükken de sevmezdim. Dedemin bahçesinde gezerdi epeycesi, kediler de fıtı fıtı oynardı bunlarla. Bugün yağmur yağınca hepsi dışarı sökün etmiş. Bir sürüsü kaldırımdaydı. Çoğu ezilmiş. Kafam önüme eğik yürüyerek ve slalom yaparak birçoğunun hayatını kurtardım ama bir an kafamı kaldırınca... Çıtırt! Üzgünüm.


Ve bunların tümünün birleştiği 21 Eylül Salı, seni hiç sevmedim! Umarım bir an önce bitersin.

Not: Kasveti, Elvis Presley ile dağıtmaya çalışalım bakalım... Çıkardım kulaklığı, direkt ofis yayını... Dinleyiciler memnun. Bir çay içeyim de afyonum patlasın bari. Arkadaş masama Early Grey bırakmış sağolsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder