29 Ocak 2012 Pazar

İzmir'de aile saadeti

Kar yağar, uçak alkole bulanır derken sağ salim geldik İzmir'e. Her seferinde İstanbul'a göre kalın giysi getirip hepsini aynen geri götürüyorum. Ve diyorum ki, hangi mevsimde İzmir'e gelinirse gelinsin, güneş gözlüğü çantadan çıkarılmamalı! Gözüm kamaştı bugün misal güneşten, öyle açıktı hava; hayıflandım gözlüğü evde bıraktığıma...

Neyse, İzmir insana iyi geliyor. Havası, suyu, sakin trafiğiyle... Aile saadeti, akabinde maaile Güzelbahçe ve Urla. Klazomenai'ye gidip dünyanın en eski zeytinyağı fabrikasını gezdik. Zeytinyağından başka bir yağ tüketmediğimizden kelli, görevliyi can kulağıyla dinledik.


O zamanki teknoloji tamamen kol gücü, yaklaşık 12 kilo zeytinden 1 kilo yağ çıkıyor ama ürün kalitesi mükemmel. Her şey ahşap ya da taş.  Bina kerpiç, tavanlar ise bir sürü sazdan yapılmış; su geçirmiyor. Çektiğim fotolar yukarıda. Annemin Urla pazarından aldığı nefis otları ise yarın pişmiş olarak ziyadesiyle tadacağız. Bey, şimdi dostlarıyla muhabbettte; ben baba ocağında. Herkes mes'ut.  

İstanbul'u dışarıdan izlemek enteresan. Sanırsın yurtdışındayız, ama abartılı senaryolar var yine havayla ilgili. Yarın için Kar'a Pazartesi uyarısı var, uçak kalkmazsa; burada bir süre daha seve seve "mahsur" kalırız.


Salı günü planları içinde Dali sergisi ve İnci Pastanesi'nde Uludağ pastası var. Sergi demişken 22 Şubat'ta Sakıp Sabancı Müzesi'nde Hollanda sanatının altın çağı olarak nitelendirilen 17. yüzyıl eserlerinin önemli bir bölümü sergilenmeye başlanacakmış.


Neden Hollanda? Çünkü Hollanda-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 400. yılı nedeniyle birçok sergi açılıyormuş. Rijksmuseum'dan gelecek eserlerin yaratıcısı ressamlar arasında Rembrandt, Vermeer de yer alıyor. 59 sanatçıya ait 73 tablo, 19 desen  ve 18 objeden oluşan toplan 110 eser getirilecek.

Tiz ajandaya not edile!

6 yorum:

  1. urla'da bambuyu nerden bulmuşlar, bi daha giderseniz bi soruverin! o gezdiğiniz zeytinyağı atölyesini benim sarı kafa bizzat elleriyle kazıp çıkardıydı zamanında. ayağa kaldırılmasını almanlar finanse edince çatılar böyle bavyera alplerindeki evlerin çatıları gibi oldu. arkeoloji çok komik bi şey yeminle.

    YanıtlaSil
  2. sordum sordum. bambular yakındaki dereden geliyormuş, fikri almanlar bulmuş. aynen bavyera evi tipi, ama uzaktan çok güzel görünüyor valla.

    benim en çok ilgimi çeken, eskiden oradan geçen bir dereye salıyorlarmış karasuyla zeytinyağını; su o ka temizmiş ki, zeytinyağı üste çıkınca su kabağından yapılma kepçelerle direkt alıyorlarmış. şimdi o dere leş.

    YanıtlaSil
  3. saz demek istemiş o zaman rehberiniz, bambu deyince benim aklıma tombul pandalar geliyor çünkü. çok da güzel bi kazı evi kampüsü orası aslında, bez çadırda yatan biri olarak kıskanmıyorum değil.
    urla'ya mübadeleden sonra yerleşenlerin ne zeytinyağıyla ne denizle pek alakası yokmuş gibi geliyor bana hep. ama bu konuda sabit fikirliyim büyük ihtimalle, sevemedim urla'yı kaç sene oldu.

    YanıtlaSil
  4. saz demiştir de ben bambu anlamışımdır belki, düzelttim :) urla arada gidince güzel geliyor, orada yaşasam ne derdim bilemem. ama pazarında envai çeşit yeşillik, ot var; pek nefis.

    YanıtlaSil
  5. 17. yy mı? OHA. kesinlikle kaçırmamalısın, yoksa rüyalarına girer.

    YanıtlaSil
  6. ivit, aklima sen geldin :)

    YanıtlaSil