7 Aralık 2012 Cuma

İnci'ye veda

İnci Pastanesi ile ilgili endişeler ta ne zamadır ortadaydı. Ve sonunda protestolara rağmen, "kentleşme" adıyla yutturulan maval, İnci Pastanesi'ni de aldı. Koca dev, onu da yuttu. Yılların İnci Pastanesi, bugün boşaltılıyor! Hem de polis zoruyla, zorla! Yağmurlu bir günde eşyaları, kapısına yanaşmış kamyonete dolduruluyor. Haber bile verilmeden, yangından mal kaçırır gibi! Yalan da değil aslında, bu bazı anılar için bir yangın.



Haydarpaşa Garı, Emek Sineması, İnci Pastanesi... Geçmişten günümüze hiçbir güzellik direnemiyor. Hepsi AVM denen karman çorman dükkanlara dönüştürülüyor. Bu dönüştürme de değil, yok etme. Kültür mirası denen şey, sadece camiden saraydan mı ibaret sanıyorsunuz?

İleride çocuklarımıza anlatacağımız hiçbir mekan kalmayacak neredeyse. "Babanla eskiden burada Uludağ pastası ve profiterol yerdik. Bu gardan trene binip Ankara'ya giderdik. Festival filmlerinin çoğunu da bu güzel sinemada izledik" demek mümkün olmayacak. Beyoğlu'nun, İstanbul'un hafızası siliniyor. Titizlikle, yavaş yavaş... Bir kent yavaş yavaş kimliksizleştiriliyor. Her taraf sevimsiz, soğuk binalarla dolduruluyor, ne yazık...

Fotoğraf: Bundan tam 68 yıl önce, 1944'te bir atölyede pişirdiği efsane profiterolleri Beyoğlu pastanelerine dağıtan Luka Zigoris, İstiklal Caddesi No:124'deki dükkânı kiralayarak İnci Pastanesi'ni açar. O gün bugündür pastane masalarında sayısız hikâye yaşanır. Kimbilir ne aşklar doğar, bugün özlem ve hayranlıkla andığımız kimler oturur... 2012 yılında İnci Pastanesi direnişe rağmen tahliye edilir. Özlemle anacağımız tarihî mekânlarımıza böylece bir yenisi eklenmiş olur. Biz Avrupa seyahatlerinde Hemingway'in müdavimi olduğu kafeyi, Kafka'nın evini ziyaret ededuralım, burnumuzun dibinde sayısız hikâyenin şahidi masalar varlığı üç gün sonra unutulmak üzere önümüzden alınır, kaldırılır, gider.
Alttaki satırlara katılmamak elde değil.

"Bundan tam 68 yıl önce, 1944'te bir atölyede pişirdiği efsane profiterolleri Beyoğlu pastanelerine dağıtan Luka Zigoris, İstiklal Caddesi No:124'deki dükkanı kiralayarak İnci Pastanesi'ni açar. O gün bugündür pastane masalarında sayısız hikaye yaşanır. Kimbilir ne aşklar doğar, bugün özlem ve hayranlıkla andığımız kimler oturur masalarında... 2012 yılında İnci Pastanesi direnişe rağmen tahliye edilir. Özlemle anacağımız tarihî mekanlarımıza böylece bir yenisi eklenmiş olur. Biz Avrupa seyahatlerinde Hemingway'in müdavimi olduğu kafeyi, Kafka'nın evini ziyaret ededuralım, burnumuzun dibinde sayısız hikayenin şahidi masalar varlığı üç gün sonra unutulmak üzere önümüzden alınır, kaldırılır, gider..."

6 yorum:

  1. Yazinin etiketi de konuyu ozetliyor, uzerine baska bir sey diyemedim ya..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, İstanbul'da epeyce korkunç şey oluyor gerçekten.Birçok yer içimizden sökülüp alınıyor...

      Sil
  2. Bir dönem sona erdi.. O bambaşka bir lezzetti, benzeri olmaz ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşündükçe sinirleniyorum, üzülüyorum. Böyle bir yeri yaşatabilmek o kadar mı zordu? Başka şubesi olmayan, Beyoğlu'nun simgesi bir yerdi İnci. O sevimsiz AVM'lerdeki pastaneler ona benzemez ki. Yazık ettiler...

      Sil
  3. çocukluğumun inci'si... :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğumda dedemle Kanaat Lokantası'na giderdik tavukgöğsü yemeye. Akide şekerinin adresi Cafer Erol; profiterolle Uludağ pastasının yeri de İnci'ydi. Sonuncusunu yok ettiler.

      Sil