Öğlen bir ziyarete gittim. Hasta ziyareti gibi, ama aslında doğum ziyareti de... Tuhaf bir durumdu ortadaki. Tuhaftan ziyade, üzücü. Bir arkadaşım, 6-6.5 aylık hamile ve bebeğini erkenden almak durumunda kaldılar sezaryenle. Minicik doğdu bebecik, 850 gram. Gittik hastaneye, ortalık ana baba günü... Her tarafta hamileler, bebeler... Çıktık odasına, oturuyordu yatakta. Kolunda kateter, üstünde mavi pijamaları...
Bizi görünce sevindi. Buruktu haliyle. "Bu kadar sürdü işte hamilelik" dedi. "Olsun, üzülme. Senin kız biraz aceleci çıktı." dedim. "İyi olacak her şey, büyüyecek o da; sağlıklı bir cimcime olacak" dedim. Gülümsedi. Sadece bir kez görüşebildik hamileyken. Heyecanlıydı çok.
Kızını daha bugün, ilk kez görebilecek. Yoğun bakımdaki camın arkasından... O da kim bilir kaç dakikacık. Ne de olsa erken doğanlar çok hassas ve enfeksiyon riskinden uzak kalmaları lazım.
Düşündüm ofise gelince. Canımızı sıktığımız tüm o saçma şeyleri düşündüm. Bir hayattan önemli mi? Hiçbiri değil. Ne işteki zırvalıklar, ne saçma sapan insan davranışları, ne de diğer incir çekirdeğini doldurmaz şeyler... Yani hava-civa hepsi böyle bir şey karşısında. "Püff" dersin, üflersin gider. Arkana bile bakmazsın. Ama bu öyle mi? Hayat söz konusu...
Hiçbiri, şimdi 1 kilo bile gelmeyen o minicik bebeğin hayata tutunması ve gözünün içine bakan anne babasıyla hayatına sağlıkla devam etmesi kadar önemli değil. Dilerim, inşallah iyileşecek, büyüyecek; cimcimenin teki olacak. Biz de ona "Sen var ya, yarım kiloluk çikolata paketinden biraz daha ağırdın doğduğunda, bak şimdi lokum oldun" deyip güleceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder