22 Mayıs 2012 Salı

Kaçak göçek

Türkiye, kendi topraklarından yurtdışına kaçırılan eserlerin peşine düşmüştü. Bu konudaki ciddiyetini belirtince, eserleri iade etmeyen ülkeleri de telaş sarmış. Economist ise Türkiye'nin bu tutumunu eleştirmiş.

Almanca öğretmenimize (kendisi Alman'dı, kulakları çınlasın Frau Burr), ergenken çemkirdiğimizi hatırlıyorum. "Götürdünüz Zeus Sunağı'nı ülkenize, çaldınız da bilmem ne" diye. Kadın da sakin sakin "Aman sizde kalsa, ziyan olup gidecekti" demişti. Köylerde tarihi sütunların kahvehane masası yapıldığı düşünülürse (bkz. Aydın Geyre yakınındaki Afrodisias'ın keşfi_Ara Güler) kadın pek de haksız değildi belki de.

Şimdi ise işler kızışıyor. Benim fikrim mi? İşin uzmanları daha iyi bilir ama bence eserler, ait oldukları topraklarda kalmalı.

Radikal'deki haberden bazı bölümleri aynen alıntılıyorum, tümü içinse buyrunuz

Bergama Sunağı'nın kaçırıldığı tarihten bir fotoğraf (solda).
Sunağın Türkiye'deki yerinde ise yeller esiyor (sağda)

Humann: Nasıl kaçırdım?

The Economist’teki makalede Almanya’da bulunan Bergama Zeus Sunağı da yer aldı ve ‘padişahın izniyle’ kaçırıldığı öne sürüldü. Oysa gerçek kaçırılma hikâyesi farklı. 1864 yılında Ege’deki tren yolu inşaatında mühendis olarak çalışmaya gelen Carl Humann bir yıl sonra Bergama akropolünü keşfetti. 1871 yılına kadar yani Osmanlı yönetiminden kazı izni aldığı tarihe kadar Zeus Sunağı’na ait pek çok parçayı Almanya’ya kaçırdı. İzni aldıktan sonra da bu eserleri sanki izin alındıktan sonra götürmüş havası yarattı. Tüm bunları da Berlin Müzesi Heykel Bölümü Müdürü Alexander Conze’ye yazdığı mektupta anlattı. İşte o mektuptan bir bölüm:

“...Şimdi size şöyle bir teklifim var. Bu işin kokusu çıkmadan rölyefleri tepeden aşağı indirteyim. Sağlam sandıklara koyayım ve Dikili’ye taşıtayım. Orada kimse sandıkları İzmir istikametli bir gemiye yükletmemi engellemez. İzmir’de Diran Efendi’yi hemen yoklayıp beni İzmir Limanı’na kontrolsüz sokmalarını sağlarım. Sonra da sandıkları İzmir’de Hollanda veya İngiliz bandıralı bir şilebe yükleyip yollarım. Böylece sandıkları kimse bulamaz. Biz de bunların size altı yıl önce ve geçen sene gönderdiğim rölyeflerden olduğunu söyleriz.”

Osmanlı dava açtı

Troia diğer ismiyle Troya Hazineleri de benzer yöntemlerle kaçırılmıştı. Alman amatör arkeolog Schlieman, bulduğu hazineleri Atina’ya kaçırdı. Kaçakçılığın ortaya çıkmasından birkaç ay sonra Osmanlı Devleti Atina’da 1874 yılında dava açıp eserlerin iadesini talep etti. Ancak dava kaybedildi. Daha sonra temyize gidildi ve Osmanlı haklı bulunarak eserlerin iadesine karar verildi. Schlieman’ın Atina’daki evi arandı ancak eserler kaçırılmıştı. Daha sonra Osmanlı, Schlieman aleyhine 1 milyon Frank’lık tazminat davası açtı. Ancak mahkeme tazminat bedelini 10 bin Frank olarak belirledı. Bu arada Osmanlı Devleti girdiği savaşlar nedeniyle eserlerin peşini bıraktı.

İstediğimiz eserler

ABD’den: Kumluca Eserleri, Herakles Heykeli, Getty Museum ve Lydia Eserleri.
Almanya’dan: Bergama Zeus Sunağı (Müzeyi üstüne yapmışlar, bence mümkün değil), Aphrodisias İhtiyar Balıkçı Heykeli, Konya Beyhekim Camii Mihrabı, Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası, Troya Hazineleri.
Danimarka’dan: Diyarbakır Müzesi Sfenks Figürini, Akşehir Seydi Mahmut Hayrani Türbesi’ne ait sanduka, Cizre Ulu Cami kapı tokmağı, Nuruosmaniye Kütüphanesi’ne ait Kur’an sayfaları.
Rusya’dan: Troya Hazineleri.
Fransa’dan: II. Selim Türbesi çinileri.
İngiltere’den: Çalıntı Kur’an sayfaları, Victoria&Albert Müzesi’nde bulunan Eros Başı, Samsat Steli, Halikarnas Mozolesi parçaları, Knidos Aslan heykeli.

2 yorum:

  1. Ya bu konuyu ben de çok kafaya takıyorum. Hani bazı güneşli güzel günlerde bizim eserlerimiz tabii ki bizde durmalı diyorum. Ama arada heykelleri yıkanlar, resimleri yakanlar, tiyatroları kapatanlar falan hakkında okudukça aman diyorum kalsınlar oldukları yerde, ne olur ne olmaz, bizim gücümüz bunca yıllık eserleri korumaya yetmeyebilir.. Bence daha yolumuz var, kendimizi stabil, güvenilir bir toplum ve kültür olarak kabul ettirebildiğimizde (en başında buna kendimiz inanabildiğimizde) isteyelim bence eserlerimizi geri..

    YanıtlaSil
  2. Benim de kafam karışıyor. Bazen "Frau Burr haklı, bizde kalsa içine ederdik, mahvolurdu" diyorum. Sonra Bergama Müzesi'nde Zeus Sunağı'nı, Milet pazar yerini görünce sinirlenip oradaki ukala güvenlik görevlisiyle çatır çatır tartışıyorum "Bizimdi bu la, bizden çaldınız. Ben de görmek için euro'ları bayılıyorum" diye sinirleniyorum. "Biz bu kadar iyi koruyamaz, böyle iyi sergileyemezdik" diye hayıflanıyorum. Sanırım vandallıktan vazgeçip onları değerli birer miras olarak kabul edince, en azından kıymetini bilecek hale gelince hepsi gerçek yerinde olmalı.

    YanıtlaSil