9 Nisan 2010 Cuma

Bahar çarpması



Bahar yorgunu gibi bir şey oldum ben. Böyle kedi gibi bir köşeye kıvrılasım geldi. Deniz kenarında dolanmak ya da tepelerde papatya toplamak, çarptı belki de.

O değil de, belirsizlikler can sıkıcı. Hani ne olacaksa bilelim, vaziyetimizi alalım. Ama evet, o da hiç sürprizli değil di mi? Belirsizlik ve o sürekli bekleme hali,  gerginlik yaratıyor bünyede.  Sadece o. Bir de bu ara böyle tepem atınca herkesi siler bir haldeyim, hayırlısı olsun. Bir umursamazlık geldi, böyle bi "eeh eytere bea" hali... Hayra alamet değil. Birilerini delirtiyordur mutlaka. Ama etki-tepki... Malum.

Bahardan herhalde, daldan dala atlıyorum yine.
Babamla anlaşmamız basit: O bana direksiyon, ben ona internet. (5 yıldır ehliyetin var, utan utan!)

Bazı şeylere saygısı olmayanları, insanlıktan anlamayanları tutasım gelmiyor eleğin üstünde. Misal ölüm, hastalık gibi şeylerde bile tribini, bencilliğini devam ettirenler, beni çok sinirlendirir. Böyle durumlarda küslük olmaz. Hele başsağlığı dileyemeyecek kadar burnundan kıl aldırmayanlar, mümkünse menzilime girmesin.


Meymenetsiz diye bir laf vardır hani. Pek kullanırım ben, anlatması zor ama bazılarına cuk oturur. Sahilde bir adam gördüm misal, tam meymenetsizdi. Sevimsiiiiz, suratsıızz...

Bodrumlu sandaletçi Ali Güven ölmüş. Üzüldüm. Kendisine bir sandalet yaptırmak kısmet olmadı ama, olsun. Kendine özgü bir adamdı. Ünlü ama bunu pek de umursamayan, prensipleri olan, işini iyi yapan... Taklitlerinden sakınınız. Gerçi deri sandalet zordur, kötüsü adamın ayağını parçalar, azap çektirir.

Geçen "Up in the air"i izledim. Dedim ki, keşke bizi de kovan da George Clooney olsaydı. En azından giderayak meymenetsiz bir surat görmemiş olurduk. Patronlar ne de olsa dan diye girer konuya. Gerçi kovma, işten çıkarılma kötü laflar değil mi? Moda olanı, yolları ayırmak. Hastasıyım. Filmde "Şirketteki pozisyonunuz uygun değil" deniyordu.

Misal beni kovan George olsaydı, "Gel bunu ıslatalım be corç, ha kuzum!" bile derdim. Filmdeki tepkiler ilginçti tabii. Bence korkunç bir iş dalı bu. Kovucu! Hem filmi izleseydim, daha başka laflar ederdim. "Size hiçbir şey demek istemiyorum." Ne düşündüler acaba bunu duyunca? Manası, "Size tek bir laf edesim bile yok, düşünün yani" idi.

Neyse, bir kapı kapanır, öbürü açılır. İkisi aynı anda açılırsa cereyan, kapanırsa bunalım yapar esteban.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder