2 Nisan 2010 Cuma

Şaraplar ve çakıllar

Bu fotoğraf , Fethiye'den. Belcekız Plajı ve güzelim çakıltaşları...

Boş şarap şişeleri dizili mutfakta yerde. Hepsi de kırmızı. Annem geçen geldiğinde “Atayım mı bunları?” dedi, “Yok” dedim, “Elleme kuzum”. Dursunlar. Seviyorum onları. Orada durmaları hoşuma gidiyor. Neden bilmiyorum.

Sevdiklerim: Buzbağ Rezerv Öküzgözü-Boğazkere, Buzbağ Klasik Öküzgözü-Boğazkere, Tellibağ Carigman-Karasakız, Leona Shiraz-Öküzgözü.

Eh, orada duruyorlar ama yok, şimdi “Ah, yalnız ve efkârlı gecelerimin nişanesi onlar” filan diye his yapacak değilim. Çoğunu yemeğe gelen arkadaşlarla içtim. Hele geçenlerde geldiklerinde, bowling misali 6 şişe birden serildi yere, ama ne güldük eğlendik. Bizden de yere serilenler oldu tabii :)

Çakıltaşlarını da seviyorum. Her gittiğim yerden topluyorum, bir bakıyorum torbalar dolusu olmuş, üşenmeden taşıyorum. Annem diyor ki “Niye yük ediyorsun kendine?” E hoşuma gidiyor! Vazolarca var evde, olsun. Bu Kaş’tan, bu Gümüşlük’ten, bu Kuşadası’ndan, bu Foça’dan diye etiketlemiyorum tabii. O kadar da manyak değilim! Duruyorlar öyle uslu uslu. Yazı hatırlatıyorlar bana. Böyle o yumuşak parlak halleri, pürüzsüz yuvarlaklıkları hoşuma gidiyor.  

Nutella’yı azaltmaya çalışıyorum, dün market alışverişinde yenisini almadım, çok mücadele ettim kendimle esteban. Bakalım, ne kadar sürer bu ayrılık? Çikolata bağımlılığının pençesinden kurtulamıyorum. Aman, kurtulmak da istemiyorum zaten.

Ölümünün, daha doğrusu öldürülüşünün 62. yılında Sabahattin Ali: 
"Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı. Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder