18 Nisan 2010 Pazar

Tatsız pazarlar

Pazar günlerini sevmem. Çocukluğumdan beri... Bana eksik kalan bir şeyleri hatırlatır hep. Sıkıcıdır. Yapılmamış ödevler vardır, yapmak istemezsin. Annen çamaşır ve ütüyle uğraşır, baban gazete okur, banyo sırası sendedir, televizyonda güzel bir şey de yoktur. Sokağa çıkıp oynamak, haytalık etmek istersin. Ama olmaz. Yıllar geçse de durum pek değişmiyor galiba. Ödev yok, ama ev işi var şimdi de ve yine banyo yapmam gerek. Ayrıca televizyonda neredeyse bütün dizilerin tekrarı ve boktan tartışma programları var. Eskiden güzel filmler olurdu pazarları yahu! Merdivenden takunyayla mı iniyorlar nedir, bu ne gürültü!

Gazete almak için bile dışarı çıkasım yok. Dünden beri kalkmıyorum kanepemden. Perdeyi açmadım ama sanırım hava güneşli, dün gece ise şimşek çakıp duruyordu. Adalara gitmeyi, Caddebostan'a yürümeyi de istemedi canım. Yalnız başına keyfi çıkmıyor bunların. Bir ara ortalığı da, kendimi de toplamam lazım. Ses seda yok kimseden. Yeni bir işe başlamaya hazır değilim galiba esteban. Pazartesileri yine kâbus olacak, yaz tatili hayal, spor ayakkabı-kot yasak, bambaşka bir yer, eğlenceli kılması mümkün olmayan iş, yeni insanlar, yeni dengeler...

Televizyondaki gezi programında Portekiz var. Porto... Çok güzel bir yere benziyor, enfes şarapları da cabası. Fado? İlginç olabilir. Gezmek istiyorum ben. İşi gezmek olan insanlara çok imreniyorum. O kadar çok gezi programı var ki televizyonda, çoğu da saçma sapan. Sunucuları da çoğunlukla ebleh kızlar. Kıskanıyor da olabilirim tabii. Ama bazısı gerçekten çok fena, boş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder