"Bir başarının cilası kazındığında, derinden hangi bozgunun çıkacağını kestiremez, bunun genellikle varlığından habersiz yaşarız." demiş Enis Batur. İlginç... Her başarının altında bir hırs, arıza olduğu tezimi destekleyen bir cümle. Bir şeyleri örtmek, başka eksikleri kapamak için mi bu kadar önemli başarı? O yüzden mi herkes başarı diye yanıp tutuşuyor? Kıstası ne peki başarının? Çok para kazanmak? Ünlü olmak? Saygı görmek? Sevilmek? Kimine göre kariyer yapmak, yükselmek de yükselmek, çok para kazanmaktır başarı; kimine göre ise evlenip çocuk yapmak, "Yemişim kariyeri" demektir. Kimine göre hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmektir. Ama illa da olması için baskı yapılan başarı, takdir edilmek için uydurulmuş, peşinden hırs kovalayan bir insan icadı. Adına da modern zaman denen zamanın icadı hem de. Ardından da kariyer geliyor. Güçlü olmak, sevilmek, sayılmak için. Ezilmemek için. Belki de ezmek? Bilemedim. Sanki.
Bir seçim yapıp "kader" demek kolayımıza geliyor belki de. Bir şekilde seçimlerimizi yaşıyoruz çünkü. Kabullenmek işimize gelmese de. Ne yapsam başarı sayılırdı onu da bilemedim. Yüzlerce kişinin sınavına girdiği ama sadece 10 kişinin alındığı okulu 2.'likle kazanmak? Başarı. Peki. Ya o okula gitmemek? Salaklık belki de. Belki de değil. Seçim. Tercih. Peki doğru mu? Asla bilemeyiz. Filmlerdeki gibi iki son olmuyor işte hayatta, bir yolu seçip gidiyorsun ve diğerinde ne var, ne olabilirdi, hangisi daha iyi asla bilemiyorsun...
Özetle, kaşığına ne gelirse razı oluyorsun bazen. Bazen kaşıktaki düşüyor, tabağa başka bir kaşık sallaman gerekiyor. Ama başka tabak yok. Yarısı dolu, yarısı boş; idare edeceksin artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder