5 Nisan 2010 Pazartesi

Grunge zamanları



Hey gidi günler... Kurt Cobain gideli, daha doğrusu kendi isteğiyle gitmeyi seçeli 16 yıl olmuş. Bugün ölüm yıldönümü. 5 Nisan 1994'tü. Dünya şok olmuştu, beklense de asparagastır umudu vardı. Kurt Cobain için gelsin.

Ergenlik dönemimizin vazgeçilmezleri Nirvana, Pearl Jam, Alice in Chains, Soundgarden ve Stone Temple Pilots'tı. Ben daha çok Pearl Jam'i severdim sanki. Kurt Cobain'in o kırılgan hali, ergenken bile içime dokunurdu. Grunge öldü mi, ıssız acı kaldı mı? Layne Staley de gitti, Kurt Cobain de...

Eddie Vedder ise yola devam ediyor. Ben Harper, Nusrat Fatih Ali Han gibi müzisyenlerle düet yaparak, başka sularda da kulaç atıyor. Eh, Alice in Chains de bir daha Dirt gibi bir albüm yapamadı. Pearl Jam, Ten gibi bir albüm yapamasa da bir daha, Vedder'ın şahane sesini Into The Wild'da duymak ilaç gibiydi. 

Bunca zamana rağmen Nirvana, Pearl Jam, Alice in Chains, Stone Temple Pilots dinlemeyi seviyorum. Eski günleri hatırlatıyor. İzmir'i, Kordon'u, 17 yaşı, denizi, rüzgârda uçuşan saçları, o hafiflik günlerini, güzel şeyleri... 

O günleri özleyenler için eğlenceli bir film: Singles


Lafı geçmişken, tam buraya iliştirivereyim Into The Wild müziklerinden  No Ceiling'i.


Alice in Chains'ten Down in a hole.

 

Pearl Jam'den Black.


Vee Stone Temple Pilots'tan Pretty Penny...




Kendimi Müzik Yelpazesi'ndeki Sezen Cumhur Önal olmasa da, Pop Saati'ndeki Erhan Konuk gibi hissettiren kısa grunge programımız burada sona ermiştir, esenkalın... (Her nasıl kalınıyorsa artık.)

*Bu post, 17 yaşımda da yanımda olan ve hayatımın son 21 yılında yer alan dostuma ithaf edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder