Sabah kargocunun zile abanmasıyla uyandım. Nasıl bir telaş yaptıysam, kirli sepetini filan devirdim sakar kedi gibi, sabahlığı zor geçirdim sırtıma. Beklediğim kitap gelmiş, İzmir'e gidişimi 1 gün ertelemiştim onun için. Okuyayım da yazısını yazayım.
Hava kapalı, yağmurlu ve kasvetli. Sabah olduğunu idrak edemedim o yüzden. Zaten her halükârda en erken 11'de kalkıyorum. Saat yarım oldu, hâlâ kahvaltı edemedim. "Sebastiaaan, kahvaltııı!" diye bağıracak halim de olmadığına göre, kemirecek bir şeyler hazırlamam gerek.
Bazı şeyleri yoluna koymaya başlıyorum sanırım. Kitaplarla giysileri henüz ayıramadım, itiraf ediyorum ama, 'fazla' ve 'gereksiz' canlı yükleri çıkarıyorum hayatımdan yavaş yavaş. Usulca... Evde vakit geçirmeyi sevmeye başladım. İlk günlerdeki o can sıkıntım, tedirginliğim yok. İlk başta kötüydüm, evet. Ve bu dönemde bazıları eleğin üstünde kaldı, bazıları altında...
Bu noktada "Kürk Mantolu Madonna"nın Maria Puder'ine bırakıyorum sözü:
"Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır..."
"Demek ki insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor..."
Bugün sakin bir gün. Evde yapılacak işlerimi yaparım. Film izlerim. Kitap okurum. Yürüyüş? Ee, onu bilemedim. Şeker değilim erimem ama üşendim şimdi. Şortlu abilerden eser kalmamıştır, mayolu çocuk görseydim bu havada, çekinmeden öper tebrik ederdim.
Bu noktada "Kürk Mantolu Madonna"nın Maria Puder'ine bırakıyorum sözü:
"Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır..."
"Demek ki insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor..."
Bugün sakin bir gün. Evde yapılacak işlerimi yaparım. Film izlerim. Kitap okurum. Yürüyüş? Ee, onu bilemedim. Şeker değilim erimem ama üşendim şimdi. Şortlu abilerden eser kalmamıştır, mayolu çocuk görseydim bu havada, çekinmeden öper tebrik ederdim.
Gazete almadım kaç gündür. İnternetten okumasını sevmiyorum, sayfa düzeni aynı olmuyor, hem de saçma sapan pop-up'lar ve videolar dikkatimi dağıtıyor.
Bugün MFÖ günü sanki. Onları dinleyesim geldi. Hep bu hava yüzünden...
Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da
Benim Hâlâ Umudum Var
Ah Bu Ben
Yalnızlık Ömür Boyu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder