7 Nisan 2010 Çarşamba

İzmir'e gidecekler için son çağrı!



Yine yetişemedim Salı gününe. Çarşamba gibi görünüyor ama aslında hâlâ Salı, yanlış olmasın. Bugün tuhaf şeyler oldu esteban, hiç beklemediğim şeyler... Ama iyi, evet evet, sanırım iyi şeyler. Alışmaya çalışıyorum sadece. Adapte oluvermişim aylaklığa fark etmeden, biliyorum onun da bir sonu var. Nasılsa bitecek... Gittiği yere kadar. Hayat aceleye getirilmez bazen, ama bazen de beklemek fırsatları kaçırmaktır di mi? Di. 

cnbc-e Romantik Salı kuşağı. İzleyiniz, izlettiriniz. Ama sanat filmi beklemeyiniz. Seyirlik şeyler, çıtır çerez; kasmayınız bünyeyi. Bu akşam "Undiscovered" adlı film vardı. Müzisyen oğlan, model kız. Kız güzel, oğlan yakışıklı. Klişeler, aşk, tesadüfler, kavuşamamak, romantizm vs... Şarkılar güzel, çocuk da hoş. Daha nolsun!

Kızlar romantik filmleri sever, bunu kabullenin, rahatlayın. Ve bu, entelektüelliklerine de halel getirmez, tamam mı? Hep brokoli yenmez, arada domatesli spagetti de lazım. Pek uygun olmadı bu benzetme. Sanki. Neyse. Sütlü kahve ve sufle beni bu hale getirdi. Bir de o kestaneli çikolatalar... Otla doyulmuyor. Semizotuymuş, brokoliymiş.

Tebdil-i mekanda ferahlık vardır, derler. O yüzden yarın İzmir'e gidiyorum. Bir süre aile saadeti... İyi gelir. Özledim de. Hayat, onları ihmal etmeye gelmez. Bildiğim tek şey budur. Seçemesek de, anlaşamasak da, hayatımızda olması gereken yegane varlık onlar. Demiyorum ki, başkasını almayın hayatınıza. Sadece ihmal etmeyin, kırmayın yeter. Herkes gelip geçebiliyor bazen, herkesten geçiliyor. Ama aileden? Cık. Zaman bunu öğretir insana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder